Ahmet Fidan Kişisel Resmi Web Sitesi
Bilgi paylaşıldıkça anlam kazanır

 

Ekim 11th, 2008 | in Dünya, Siyaset/Politika, Toplum | Yorum Yapin

Dünkü yazımda, İskender Büyük ile Veli Küçük’ü ))) mukayese ederken, yazımızın son cümlesinde Obama ile Erdoğanı değerlendireceğimi belirtmiştim.

Obama, Birleşik Devletlerde (USA) uzun yılların temsil adaletsizliğinin kronikleşmiş sorunsalının bir açılımı bir ölçüde de çözmü olacaktır. Çünkü yüz yılı aşkındır latin Amerika’da olsun Kuzey Amerikada olsun siyahların çok büyük bir ezikliği söz konusuydu. Beyazlar gelir ve kültür ferahlığından dolayı çocuk yapmayı doğurmayı ikincil olarak gördüklerinden geçen zaman içinde siyahlar sayısal olarak büyük bir gayretle Amerika nüfusundaki ağırlıklarını tescillemeye başlamışlardır.

DEMOGRAFİ PARADOKSUNUN SİYASAL UZANTILARI

Daha önceki yazılarımda yıllarca dile getirmekte olduğum hatta sıklıkla kullandığım bizzat literatüre soktuğum demografi paradoksu bu konuda da kendini göstermektedir. Şöyle ki:

Önce birleşik devletlerden başlayacak olursak, Kuzey olsun Güney olsun Amerika’da beyazların nüfus artış hızı çok çok yavaş ilerlerken siyahlar hızlı bir (nüfus) üretim sürecinde olduklarından demokrasi aritmetiği açısından bu seçim dönemi olmasa bile gelecek başkanlık seçimlerinde mutlak olarak üstünlük sağlayacaklardır. Bu konuda Obama’nın merkez bankası başkanını da saflarına katarak ekonomik yönden stabilite (sağlamlık/güvenilirlik) ve destek sağlaması bu seçimler için çok ciddi bir avantaj oluşturmaktadır. Vurguladığımız gibi, bu seçimde şu ya da bu şekilde Obamanın seçimi kaybetmesi siyahları veya siyahların iradelerinin temsilcisinin beyaz saraya yansımasını durduramayacaktır.

İster Obama bu dönem seçilsin isterse gelecek dönem seçilsin, artık Kuzey ve Güney Amerika eyaletleri arasında çok ciddi ekonomik çekişme ve çatışma kendini gösterecek, bu durumu siyasal eğemenliğe odaklı olarak teşmiş edecek (genişletecek) olursak, artan hızla eyaletlerin kopması veya dağılması kaçınılmaz hale gelecektir. Son olarak başta Amerika’daki enomik kriz de bu çatışmayı ve önemli ölçüde kopmayı tetikleyecek depremin öncü şoklarını oluşturacaktır.

DEMOGRAFİ PARADOKSUNUN TÜRKİYE AYAĞI:

Ak Parti ve Erdoğan açısından Amerikadaki vahim durumdan çok daha farklı bir durum vardır. Zira Ak Partinin merkeze gittikçe yerleşmesi kararsız oyları eritmekte, artan demografik baskı milliyetçi muhafazakar kitlenin her geçen yıl hatta gün, oy pastasında daha da geniş şekilde temsil edilmesini doğurmaktadır.

Varlıklı, yüksek gelirli, iyi eğitimli aileler tek çocuk yaparken hatta hiç çocuk yapmazken muhafazakar kesimin Sn. Erdoğan’ın da yüksek dozajlı yönlendirmesi ve teşvikiyle en az üç çocuk yapmaları oy pastası üzerindeki yeşil rengi gittikçe büyütmektedir. Artık seçim pastası üzerindeki kitlesel dağılım adı ister Ak Parti olsun ister başka bir parti olsun genişlemektedir. Bu aşamadan sonra yeni yüzlerin yeni liderlerin yapması gereken kısa dönemde çok fazla bir şey bulunmamaktadır.

Kısa dönemde liberal ve sosyal demokrat yöneticilerin parti liderlerinin yapması gereken en makul şey, politikalarını milliyetçi muhafazakar kitleyi memnun edecek şekilde yeniden gözden geçirmeleridir. Aksi takdirde kendilerinin parlamentoya yansımaları gittikçe zorlaşacaktır. Bu durumda ancak ve ancak ikili bir meclisle (avam kamarası lordlar kamarası gibi) cumhuriyet senatosu, millet meclisi gibi yöntemlerle temsilleri mümkün olacaktır. Geri dönüşü kısa dönemde mümkün olmayan bu demografik ivme milliyetçi muhafazakar kesimdeki yeni liderlerin veya yeni yüzlerin de iştahını kabartmaktadır.

Son denizfeneri olayları vb. yolsuzluk haberleri Ak Partiyi yıpratsa da yüzde otuzbeşlerin altına düşürmekte yetersiz kalmıştır, kalmaktadır. Ak Partinin Ergenekon gibi operasyonlar ile iktidardan düşürülmesi de kontr ergenekon hareketiyle engellenmiş olay söz konusu sosyal demokrat kitle açısından çıkmaza girmiştir.

Bu durumda Sn. Erdoğan’ın tahtında gözü olan milliyetçi muhafazakar kesimden yeni yüzlerin tek şansları, tek ve çok güvenilir bir isimle ve üç beş küçük eğilimin tam bir entegrasyonla birleşmeleri suretiyle başarıya ulaşmaları mümkündür. Aksi durumu “patinaj” kelimesi çok çok iyi ifade etmektedir.

Bu konuya ileride başka noktalardan da değineceğim.

Şimdilik esenlik dileklerimizle.

Not:

Bu yazı, www.timeturk.com, https://www.bilgiagi.net  https://www.bilgievreni.com, https://www.siyasalforum.net ile Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Güney Marmara Yaşam, Marmara Bölge ve Balıkesir Demokrat gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

Etiketler: , , , , ,

Gerek kentiçi ulaşım için kentin doğal ve tarihi eserlerinin yok edilmesinde veya bozulmasında gerekse şehirlerarası ve milletlerarası standartlı yollar için doğanın geri dönüşümü olmaksızın bozulması konusunda politika belirlerken bu gün için hesaplanan fayda maliyet analizi sonucuyla 30-40 yıl sonra yapılacak fayda maliyet analizi aynı olmayacaktır.Sadece Türkiye için değil bütün dünya ülkelerinin Ulaştırma Bakanları ulaşım altyapı politikalarını belirlerken, doğal ve tarihi çevrenin ve değerlerin yok edilmesi ve/veya bozulması konusunda son derece dikkatli ve sorumlu olmak zorundadırlar. (daha&helliip;)

Etiketler: , , , , , , , ,

İhtilal, Darbe ve Muhtıra kavramları üzerine.

Muhtıra,  kelime olarak hatırlatma anlamına gelir. Birinci anlamı, bir ülke yönetiminin diğer bir ülke yönetiminin dikkatini çekici ve uyarıcı içerikte (diplomatik) yazı. İkinci anlamı, bir ülke yönetiminin sosyal ekonomik çoğunlukla da siyasal istikrarsızlığa düşmesi ve bu istikrarsızlığın devamlılık (kronikleşme) eğiliminin görülmesi durumunda ülke askeri yönetiminin halihazırdaki siyasal yönetime karşı uyarıcı içerikte yazı göndermesi.

Darbe, bir ülke yönetiminin siyasal ve ekonomik açıdan istikrarsızlığa düşmesi ve ulusal birliğin tehlikeye düşmesi iddiasıyla ülkenin silahlı kuvvetlerinin halihazırdaki yönetimi re’sen / zorla / baskı ile veya farklı demokratik mekanizmaları dolaylı olarak kullanarak ele almasıdır.

İhtilal / Devrim ise, herhangi bir ülke yönetiminin gerek birlik ve bütünlüğü sağlamada aciz kalması, gerek halka karşı zulmetmesi, karşısında öne çıkan bir kişi veya gurup veya kitle öncülüğünde halkın söz konusu yönetimi alaşağı etmesidir. İhtilal veya devrim gücünü tabandan (halktan) almasından dolayı sonrasında çok köklü ve sağlıklı düzenleri getirmektedir. Dönem sonunda ortaya konulan hukuksal düzenlemeler bu yönüyle daha demokratik ve katılımcı olmaktadır. Sırf bu yönüyle bazı düşünür ve bilim adamları 61 anayasasının demokratikliğine atıfta bulunarak bu hareketin ihtilal oluğunu ileri sürseler bile halihazırda o dönemde yaşananlar ve belgeler bu hareketin tam anlamıyla halktan kaynak aldığını söylemek hayli iddialı olur. Bu anlamda yakın Türk siyasal hayatında hiç ihtilal olmamıştır. (daha&helliip;)

Etiketler: , , ,

Ağustos 29th, 2008 | in Siyaset/Politika, Toplum, Yaşam | Yorum Yapin

“Seçim Ekonomisine veya

Keynesyen Eknomiye Giriş”

Yaşasın!!!Yine seçim var ortalıklarda.Yine devlet baba bizi gördü caddelerde sokaklarda.Kaldırımlar yapılıyor, çukurlar kapatılıyor, dereler ıslah ediliyor hovardaca!***Evet, hızlı ve hummalı bir çalışma süreci. Bütün Türkiye’de illerde ilçelerde bucaklarda ve köylerde.Esnaflar kapılarının önünden bakıyor, kimi elinde cep telefonu, kimini elinde kehribar tesbih, kimiyse bir çıkın anahtarla.***Yaşasın ne güzel bu seçimler, devlet baba seçim oldukça kapımıza gelmese de hizmeti getiriyor ya.Öpüyor hepimizi yanaklarımızdan ve diyor ki, bakın devlet var. Destek olun tüm varlığınızla. (daha&helliip;)

Etiketler: , ,

Ağustos 23rd, 2008 | in Siyaset/Politika, Toplum, Yaşam | Yorum Yapin

Daha dün gibi hatırlıyoruz. AK Parti kapatılacaktı ve buna karşın dev gibi yüzde ellilik siyaset pazarının pastasından  pay kapmak isteyen oluşumlar borsaya yerleşmeye başlamışlardı. Şimdiye kadar buna benzer oluşumlar ve hareketlenmeler çok (daha&helliip;)

Etiketler: , ,

Ağustos 9th, 2008 | in Eğitim, Ekonomi, İş yaşamı, Toplum, Yaşam | Yorum Yapin

Özelleştirme dört koldan sürerken eğitimdeki özelleştirme de paralel olarak tam gaz yürümekte. özel okulların ve dershanelerin sayısını günden güne artarken özel (vakıf) üniversiteleri de bunu takip etmekte. 2002-2003 eğitim döneminde 2 bin 122 dershanede 606 bin 522 öğrenci okurken yeni müfredat sonrası sınav sayısındaki artış 2007-2008 eğitim döneminde dershane sayısını 4 bin 31’e, öğrenci sayısını ise 1 milyon 12 bin 861’e yükseltmiştir. Hükümetin özel okullara sağladığı teşvikler sonrasında 2002-2003 eğitim döneminde toplam bin 235 olan özel okul sayısı ise 2007-2008 eğitim döneminde 2 bin 553’e kadar çıkmıştır. (daha&helliip;)

Etiketler: , , , , , ,

1996 senesinin Ramazan aylarıydı sanırım. Akşam kanal 7 de “Şehir ve Ramazan” adlı televizyon programı izledim. Çok çok ilkel şartlarda Uğur Arslan’ın ve yanındaki arkadaşının tıknefes İstanbul’un varoşlarında sırtlarında çuvalla (daha&helliip;)

Etiketler: , , , , , ,

Temmuz 31st, 2008 | in Hukuk, Siyaset/Politika, Toplum | Yorum Yapin

Başlıktan da anlaşılacağı gibi, AK Partinin kapatılması istemi ve bu istemin reddi salt saf tek düze bir olay değildir elbet. Bu süreç, İstanbul Ümraniye’de 12 Haziran 2007‘de bir gecekonduda ele geçirilen 27 adet el bombası ile başlamış, Ergenekonun ekabirleri birer birer alınmaya başlanmıştı. (daha&helliip;)

Etiketler: , , ,

Haziran 16th, 2008 | in Siyaset/Politika, Toplum | Yorum Yapin

Cenevre den gelen haberler, yarının stresini örtecek büyüklükte değil aslında. Maalesef toplumda her zaman haklı olan değil de sesi çok çıkan gerçek haklı olarak görülmüştür. Millilerin Cenevre zaferi de bu türden bir durum. İnsanlar o kadar çok ilgileniyor ki, bu ilgilenilen konu, ülkenin kaderi için, geleceği ve kalkınması için çok çok daha önemli konuları geride bırakıyor ve tezahürat seslerine bakarak ülkenin en önemli konusu futbol maçı haline geliyor. (daha&helliip;)

Etiketler: , , , ,

Haziran 13th, 2008 | in Siyaset/Politika, Toplum, Yaşam | Yorum Yapin

Kurtlar bulanık havayı sever. Şu an yaza girdik. Siyaset selin coşkun suyunun bulanıklığında. Bu arada bir kısım inisiyatif sahipleri hayli taban yapmakta. İktidar partisi dahil herkesin içi kıpır kıpır. İçi kıpır kıpır eden bir parça, Gülben Ergenden tabi.))) (daha&helliip;)

Etiketler: , ,