1 Temmuz tarihli pazar yazımın konusu "Bir Yazının Döllenmesi" idi. Bu yazının sonlarına doğru yazı yazmayla ilgili teknik açıklama içinde rasgele belirlenerek ortaya çıkan iki harf "i" ve "d" harfleriydi. Yani sözcüğümüz "id" idi. Bu sözcük pazar yazısı konusu olamayacağına göre, psikolojive bilişim odaklı sibernetik içerikli bir yazı olmalıydı. Sibernetik sözcüğünü bilmeyenler lütfen bir sözlüğe baksın veya google dedeye yazarak araştırsın. Özellikle dipnot koymuyorum.
Mantıktan Dijitale ID
Mantık biliminin kurucusu Aristoteles (M.Ö. 384-322), Elea okulu'ndan ve sofistlerden aldığı feyiz, hocası Platon (Eflatun) un öğretilerinin etkisi ve Makedonya'lı bir Hekimin oğluolmasının da etkisiyle, psikolojik tepkime modellerinden çıkarak mantığı oluşturan önermeleri ortaya koymuş ve bu önermelerle sibernetik bilimi gelişmiş, transistörler ve işlemcilere temel basamak oluşturmuştur.
Aristonun mantıksal modellemesinin metafiziğe (fizik ötesine) dayanması aslında onun psişik kurgusunun da önemli bir noktasıdır. Mantıksal önermelerin elektronik alanda, işlemci ve/veya mikro işlemcilerin çalışmasında, transistörlerin dizaynında temel oluşturması ise, özellikle 1945 lerden sonra DİJİTAL DÜNYA'nın kapılarını açmıştır.
Dijital dünyanın donanım altyapısını bir kenara koyacak olursak, yazılım altyapısında oluşturulan ve kaydedilen (belleklenen/belleğe yerleştirilen) bilginin analitik ve sistematik bir künyesi (sicili) oluşmaktadır. İşte mikroişlemcinin üretmekte olduğu her bir bilginin künyesi veri tarlası/havuzu içinde "id" olarak görülür. Artık sorgulama işlemlerinde ve veri navigasyonunda her bir verinin bütün olarak kendisi yerine ID numarası kullanılması, dijital dünyaya yeni bir kapı açacaktır. Veri tabanı yönetimi adını verdiğimiz bu alan, 2000 li yıllara gelindiğinde tonlarca bilgiyi bu (güne göre petabyte veya exabyte) bir çırpıda süzebilmekte ve sistematize edebilmektedir.
İşte exabaytlar* ölçüsündeki böylesi devasa bilgi galaksilerinin sistematize edilebilmesi Aristoteles'in mantık önermelerinden geliştirilen "101101001001100…" vb. nümerik dizinlerle işleyen doğru ve yanlış önermeleriyle çalışan mikro işlemcilerde işlenmekte. Bu haliyle her bir BİT'LİK BİLGİ bir mantıksal model olmaktadır.
ID (aydi) den İnsani/Psikolojik Boyutu Olan İD'e
Aristo'nun metafizik orijinli mantıksal öneriler modellemesinin temeli bilindiği gibi, tıbba, yani insan psikolojisine dayanmaktadır. Zira Aristo mantığının temeli olan önermeler tıbbın fizikötesine (psikolojiye) dayanmaktaydı. Aristo'dan yaklaşık ikibin ikiyüz yıldan daha ileri bir zamanda yaşamış olan (M.S. 1856-1939) Simund Freud tarafından "id" olarak tanımlanan**, yontulmamış davranış parçacığı, dijital dünyada mikroişlemcilerin ürettiği ibtidai bilgi olan "id" (ay dî) ile aynı şey idi. Bir birimlik dahi olsa üretilen bilgi veri tabanlarına "id" si ile kaydolurken, Froid de yontulmamış davranışı "id" olarak tanımlıyordu. Zira bireysel olarak yontulmuş davranışa "ego" toplumsal etkilerle yönlendirilen ve id ile savaşım içinde olan davranışa "süper ego" denilecekti.
Yalnız, zaman ilerledikçe, (insanilik açısından) id ve id (aydi) birbirine daha da yaklaşacaktır. Zira psikolojik temellere ve önermelere dayansa da (elektronik anlamda ay dî) organik/can kaynaklı bir olgu olmadığı gibi, Freud'un ortaya koyduğu davranış kökeni olan "id" de insanilikten uzaklaşacaktır. Bu uzaklaşmanın bir yönü, organik anlamda bir uzaklaşma, diğer yönü de anorganik / mekanik anlamda bir uzaklaşmadır. (Bahsini edeceğimiz bu uzaklaşmalar aslında id ile aydî nin birbirine daha da fazla yaklaşmasını doğuracaktır.)
Organik Uzaklaşma
Organik açıdan Freud'un ortaya koyduğu id zaten insanCILlıktan uzak yontulmamış bir davranış parçası idi. Bu davranış parçası, hormonlu gıdalar ve bir çok tür ve boyuttaki dijital ekanların etkisiyle ortaya çıkan bireyselleşmenin sonucu görülen toplumsal baskılardan fazlasıyla kurtulmuş daha güçlü ve kontrolsüz bir hal almaktadır. Yani bireyselleşme arttıkça, insanlar aslında daha da hayvanlaşmaya başlamaktadır. Çünkü dar ve geniş toplum baskısından kurtulan bireyin id'i zamanla daha özgür bir şekilde (vahşice) dışarıya yansımaktadır.
Anorganik/Mekanik Uzaklaşma:
Zaman ilerledikçe 2050 ve ilerleyen yıllarda insanın davranışsal doğası olan id (yapay) işlemcilerle yürütülen prosesler/süreçler halini alacaktır. Bu açıdan insanlardaki vahşi davranış kalıpları ütülenmiş /sistematize edilmiş AMA YAPAY OLARAK dizayn edilmiş bu anlamda bilinebilir ve tam olarak müdahale edilebilir (tanımlanabilir) hal alacaktır. Böylece ERKEN DİJİTAL TOPLUM DÖNEMİNİN (2010-2050) AŞIRI BİREYSELLEŞEN VAHŞİ İNSANLARI, İLERLEYEN SÜREÇTE (2050 ve sonrasında) ÇİPLERLE DÜZENLENECEĞİNDEN bu rahatlıkla koordine edilebilen (güdülebilen) sapiensler halini alacaktır. İşte böylesi insan türünün ortaya koyduğu "id"el yapı, organikten uzaklaşmış tanımlanabilen, tam olarak müdahale edilebilen anorganik "id"el yapılara dönüşecektir.
Sibernetikten Veri Galaksileri İçindeki Navigasyona İD ve ID(aydî):
Aristo'nun mantıksal modellemesinden yola çıkılarak yaratılan (ortaya konulan) mikroişlemcilerin işlemiş olduğu ID lerin bir araya gelmesiyle oluşan Veri Galaksileri ve bu galaksiler içindeki navigasyon hızı, Freud'un tam organik İD'i tarafından massedilemeyeceğinden dolayı, bu veri galaksisine eklemlenebilmek için çok / pek doğal olarak anorganik bir işlemci gerekecek ve anorganik işlemcinin organik vücut ile (metabolizma ile) entegrasyonu sonucunda ortaya YAPAY, BİLİNEBİLİR, TAM OLARAK KONTROL EDİLEBİLİR SÖZDE VAHŞİ İD'LER ortaya çıkacaktır.
Zaten Freud'un tam organik (ama azman) pür id'el yapısının veri galaksilerindeki navigasyonda patlamaması (intihar etmemesi) mümkün olamayacağı için, bu id'el yapının anorganikleşmesi ve böylece bilinebilir, kontrol edilebilir hale getirilmesi gerekecektir.
SONUÇ:
Aristoteles'in mantıksal önermelerinden esinlenen aydilerin galaksisi ile entegre olmuş biri mi olmak istersiniz, Froid'in tam organik ego ile yönlendirilen, süper ego ile durdurulmaya çalışılan, kökeni vahşi bir "id"e mi sahip olmak istersiniz. Ben tahmin edeyim. Çoğumuz vahşi de olsak insan olalım diyecektir eminim.
Amaaa, bu insan olmak elbise giymekle olunmuyor vesselam.
Sizler sahur sonrası uykunun derinliklerindeyken, bendeniz de sabahın beşine doğru yazıyı bitirmiş oldum.
Selam sevgi ve esenlik dileklerimle efendim. Kalın sağlıcakla.
__________________________
* 1 karakter = 1 bit , 8 bit = 1byte, 1024 byte = 1 KB (KiloByte), 1024 KB = 1 MB (MegaByte), 1024 MB = 1 GB (GigaByte), 1024 GB = 1 TB (TeraByte), 1024 TB = 1 PB (PetaByte), 1024 PB = 1 EB (ExaByte), 1024 EB = 1 ZB (ZettaByte), 1024 ZB = 1 YB (Yottabyte)
** id: Psikanaliz'in kurucusu S. Freud'un ortaya koyduğu, insan davranışının başlangıcını / kaynağını oluşturan, yontulmamış, hayvansal dürtülerle hareket eden davranış. Bu davranışı, üst benlik olan "ego" yönlendirmekte, toplumsal çevre de "süper ego" olarak bu vahşi davranışı bastırmaktadır. Bu anlamda id, insan davranışında otomobildeki buji görevini yapar. Olağan davranışın ilk tetikleyicisidir ve ego tarafından yönlendirilir.
Not:
Bu yazı, https://www.bilgiagi.net, www.timeturk.com, https://www.bilgievreni.com, https://www.kamudanhaber.com, https://www.siyasalforum.org, https://www.gazetecanik.com, https://www.gercekgazete.web.tr, www.bolgeselhaber.com, www.unyekent.com www.hizmettv.com.tr, www.sinematur.com, www.ahmetfidan.com ile, Gazete Canik, Unye Kent, Gazete Gerçek, vb. kağıt bası gazetelerde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Etiketler: aristo, aydi, bilinç altı, bilinç üstü, bilişim, BİT, cybersapience, davranış, dijital toplum, eflatun, exabayt, Felsefe, freud, id, kilobayt, Mantık, megabayt, mikroişlemciler, navigasyon, organik anorganik çip, organik işlemciler, petabayt, Psikanaliz, Psikoloji, tıp, Toplum, transistörler, veri galaksileri, veri tabanı, veri tabanı navigasyonu, yottabayt, zettabayt