Ahmet Fidan Kişisel Resmi Web Sitesi
Bilgi paylaşıldıkça anlam kazanır

 

Ocak 17th, 2010 | in Pazar Yazıları, Yaşam | Yorum Yapin

Sen Benim Hem İşkencem Hem Sefamsın

Sen, dişimin kovuğuna girip çıkarmak için kürdan arayıp ta bulamadığım, bulamdığımda da dilimle çıkarmak için uzun zaman mücadele ettiğim beni gıcık eden, kızarmış sıcak tavuk butunun en lezzetli ama en işkenceli parçasısın.

Sen, yerken ağzımı, çıkarırken ardımı yakan en baş ustanın yaptığı lezzetli bir çiğköfteden artan ve bayatlamadan bitirmek için tavada kızartarttığım pişmiş köftenin dumanısın.

Sen, zevkle uzandığım, bu zevkin uzun sürmesi için altında çok kaldığım ve bu nedenle  bütün bir cildimin yandığı, Devamını Okuyun

Etiketler: , , , ,

Dil Yarası mı Dîl Yarası mı?

İnsanın neresinde ağrı veya acı varsa bütün canı oradadır denir ya hep, dil yarası da aynen öyle.

Hiç bir şey yemek istemezsiniz, yemek zorunda olsanız da bundan zevk almazsınız, almadığınız yetmiyormuş gibi, yerken ve içerken işkencelerde kalırsınız.

Dil yarasını tabiplere bırakalım iyisi mi. Biz dönelim kendi yaramıza. Yazımızın başlığını karıştırmadınız umarım. Birisi dil yarası, tedavisi antibiyotik ve ilaçlardadır. Sabredersiniz, birkaç günde geçer.

Dîl Yarası ya da “dîl yaresi”… Devamını Okuyun

Etiketler: , , ,

Yardımcı mı Yardakçı mı?

Daha çok komando ve jandarma komandoların bir sloganı vardır. “Zoru başarırız, imkansız zaman alır”. Yardımcıların yardakçılığı ise, bu sözün taban tabana zıddı. Yönetim sisteminde bu durumu ortaya koymak için toplam kalite yönetiminin birkaç ilkesiyle konuya girmek isterim.

Toplam Kalite Yönetimi İlkelerinden Önemli Bazıları:

İlke 1: İşi Yapan bilir.

İlke 2: Yönetim bir ekip işidir, yöneticiyi (gerçekte) astı yönetir.

Devamını Okuyun

Etiketler: , , ,

Her Geçen Koca Yılların Döktüğü Hatırlar

Dökülen her bir takvim yaprağı, doğan günün ardından gecenin karanlığına mahkum ışıklar, saatlerin zembereğinin her bir tıklaması, saniyenin her vuruşları yeninin sahteliğine yaramakta.

Yayladaki tek göz barakasında zamanla kaşarlanmış, yılların çizgisini alnında biriktirmiş bir çift gözün içinden okuduğunuz koca yılların örseleyemediği duyguları okursunuz bir bir. Adına “değer” dedikleri, “hal-hatır” dedikleri, “insanlık” dedikleri, “mertlik” dedikleri ama, para demedikleri, servet demedikleri, menfaat demedikleri şeylerin yüzüne düşen izlerinde kaybolursunuz.

Devamını Okuyun

Etiketler: , , , , , ,

Aralık 6th, 2009 | in Pazar Yazıları, Toplum, Yaşam | Yorum Yapin

Buz Üzerine Sedef Kakma Satırlar

Bu yazı, sol kulaklara seslensin. Ama okumadan sol kulaklarınızı kapatmanızı istirham etsem. Sağ kulağınızdan işittiklerinizin sol kulağınızdan uçup gitmemesi için. Adı üzerinde sedefe layık satırlarımı buz üzerine yazmak istiyorum. Bilirsiniz, buz üzerine yazılan yazıların geçiciliği, harcanan emeğin ziyanına dair derin üzüntüler ve iç çekişmelerin habercisidir.

Tarihten bu güne söylenmiş atasözlerinin hemen hemen çoğu, öğütlerin, vecizelerin, derslerin tamamı, buz üzerine sedef kakmalardır. Ne var ki gerek sedefin kıymeti, gerekse ortaya konulan işçiliğin zorluğu buz üzerindeki yazının güneşe dirençsizliğini değiştirememekte. Bu tabiri özellikle tercih ettim. Daha önce böylesi bir benzetme/terkip kullanıldığını hiç sanmıyorum.

Devamını Okuyun

Etiketler: , , , , ,

Protokolün İkincil Kişileriyle Bayramın III. Gününün Mutluluğu

Protokolün ikinci değil de ikincil kişileri protokol sıralamasında yer alan (bay-bayan) zevatın eşleridir. Türkiye’de bu sıralama genellikle bayanlar tarafından doldurulur. Türkiye’den batıya doğru gidildikçe protokolde ikincil kişilerin arasında erkeklerin sayıları da artmaya başlar. Bu sıralamayı ortaya koyduktan sonra, gelelim bayramın üçüncü günüyle bu kişilerin ilgisini kurmaya: Devamını Okuyun

Etiketler: , , , , , ,