Resim: Ertelenen İstanbul Seçiminin Merkezi ve Yerel Öncü ve Artçı Etkileri

 

Kürt, Türk, Pontuslu, Alevi, Zaza… Ötekileştiren, ötekileştirilir!…
Ötekileştirenlere inat, gecenin onikisinde bile yüzbinler hatta milyonlar sloganlarda birleşebiliyor.

Bu sözde değil özde Türkiye İttifakıdır, bu, DEMOKRASİ ittifakıdır. Bu asla bir araya gelmez denilen tarafların yönetişim uzlaşmasıdır. İsteyine oluyor. Ve oldu.
Egemen medyaya rağmen, başkanlık rejiminin otorite temerküzüne rağmen… Dejavu yaşar gibiydi İstanbul. Tıpkı, 27 Mart 1994 teki gibi.

Öyle veya böyle, TÜRKİYE’NİN BİR ÖZETİ DURUMUNDA OLAN milyonlarca İstanbullu, TEK ADAM YÖNETİMİNE, ARABESK BAŞKANLIK SİSTEMİNE, Merkezi yönetime, kibire, liyakatsizliğe kırmızı kart göstermiştir.

Oysa ki bizim de aylarca yazıp çizdiğimiz gibi, seçimler yenilenmeseydi, Sn. Erdoğan bu sarsıntıyı atlatabilirdi belki. Ancak şu durumda, son tekrarlanan seçimden sonra cin şişeden çıkmış, hiç ama hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Eğer şapkalar öne indirilip revize edilirse bir dönem daha Türk Halkı belki kredi verebilir. Ama görülen o ki, şimdiye kadarki süreçlerde, gerek yerel ve merkezi siyasi ajanların sosyal medya hesaplarındaki açıklamalarına bakacak olursak, hamasi tavır, holiganlık şekline bürünmüş. Bu anlayışı bir kaç ayda değiştirmeye Sn. Erdoğan’ın bile gücü yetmeyecektir.

Bu konuda topyekün çalışmalar yapmak gerek. Ak Parti, kendi çalıp kendi oynadığı istişare toplantılarını, toplumun bütün katmanlarını içine alacak şekilde yeniden yapar ve ekonomi başta olmak üzere uzlaşı ve çoğulcu demokrasiyi içselleştirebilirse ümit var görüyorum. Haaa, peki, benim böyle bir ümidim var mı, Cevap: Üzgünüm, keşke olabilse…

23 Haziran İstanbul Sonuçlarının Alınmasının Nedenleri:

Aylarca yazdık çizdik. Bu sonuçlar asla ve asla tesadüf değildi bu sonuç, beklenen bir sonuçtu. Öncü şoku, Cumhurbaşkanlığı seçiminde İstanbul sonucu ile başladı, 31 Mart yerel seçimleriyle devam etti. 23 Haziran İstanbul Yerel Seçimleri ile de büyük fay hattı kırıldı. Şimdi bu büyük fay hattının önce karakterini görelim, ardından öncü şoklarını ve artçı şoklarını dile getirelim.

Faylanmanın Karakteri:

23 Haziran Seçimi, büyüklüğü, Yüzde 54 İstanbul Merkezli olsa da, Şiddeti, Yüzde 75 ten daha fazla olan, Türkiye Merkezli, Yanal Atımlı deprem türü bakımından Çöküntü Depremidir!

Öncü Şoklar Nelerdi?

1- 17-24 Aralık sürecinde tam da izah edilemeyen ayakkabı kutuları

2- Kendi kendine darbe yapan liderler listesinde Türkiye yer alırken, wikipedia’ya makul tatmin edici belge sunulamaması ve hala wikipedi nin Türkiye’de bu yüzden kapalı olması.

3- Türkiye’ye Anayasa Değişikliği ile sunulan Alaturka ve arabesk başkanlık sisteminin, sözde büyüyen Türkiye’ye model olması. Oysa ki, büyüyen ülkede yönetim bilimi literatüründe, “optimum hizmet alanı ilkesi” gereğince, yetkilerin dağıtılması gerekmektedir. Gerçekte olan ise, hem ülkenin büyüdüğü söyleniyor, hem de yetkilerde merkezileşme uygulanıyor. Bu durum vicdan ve izan sahibi insanlar tarafından çarpan etkisiyle uyarmış ve kitlelere bu sakatlığın yayılmasını sağlamıştır.

4-Yerel seçimlerde yerel dinamiklerle aday adaylarını dikkate almaksızın, parti merkezi veya başkanı tarafından re’sen belediye başkan adayı ataması, yereldeki hevesleri dinamitlemiştir.

5- Metal yorgunluğu tabiri kullanılsa da yapılan revizyonlarda metal yorgunluğu giderilmek yerine daha da fazla metal yorgunluğu oluşturulmuş, durum METAL YOĞUNLUĞU haline gelmiştir.

6- Hazır metalden girmişken, kentleşmedeki ve yatırımdaki betonlaşma ve ölü yatırımın (istihdama yönelik değil ölü yatırıma yönelik icraatlar) işsizlik dağlarına neden olmuştur..

7- Sosyal Medyada Ak Troller denilen kitlenin, yalan yanlış hatta kin, öfke ve intikam ile beslenen havuz medyasına yaslanan kitlenin artık iyice irite edici hale gelmesi.

8- REEL enflasyon oranı ile, sabit gelirlilerin maaşlarındaki erime artık mızrak çuvala sığmayacak hale gelmiştir. Yüzde 10 lar civarı açıklanan enflasyonun reelde yüzde 70-80 lerin üzerinde olması.

9- Baştan beri yanlış olan Suriye politikasının bir ürünü olarak Suriye’den gelen mültecilerin kentlerde yarattığı sorunlar ve bu mültecilerin Türk halkından daha da çok kayırıldığına yönelik muhalefet tarafından yürütülen algının yönetiminin son derece başarıyla yürütülmesi.

10- İstanbul seçimlerinin bizzatihi iptali VAHAMET DERECESİNDE hatadır. Hatta seçim itiraz sürecinin bir bilemediniz 2-3 günden fazla sürmesi bile izah edilir bir durum değildi. Halk, dört oydan birinin geçersiz sayılmasını, inanmayı bırakın, dana ileri bir ifade ile TRAJİKOMİK bulmuştur. Zaten bu durumu YSK başkanının karşı görüş ayrıntısı TESCİLLEMİŞTİR.

11- “Oyların çalınması” sloganı VAHAMET DERECESİNDE hata idi. Bunun dillendirilmesi, trajikomik bir şekilde sürdürülmüştür. Hatta son model bir jeep te kapalı bir bayanın “oylarımızı çaldılar” diye vedeo hazırlanması konunun utanç verici boyutuydu.

12- Liyakatsizlik zirveye varmıştır. Bu konuda iyileşmeye yönelik hiç bir ilerleme işareti de bulunmamaktadır. Tam tersine gittikçe daha fazla liyakatsizlik yaşanmaktadır. Özellikle son on yılda, kamu bürokrasisi, kifayetsiz ve sakil kişilerle doldurulmuş, 15 Temmuz sonrası boşalan kamudaki bürokratik kademeler, komik ama gerçek, başka cemaatlerce istilaya uğraması, buna göz yumulması, daha ileri ifadeyle bu aidiyetler kilit nitelik olarak görülmesi.

13- HDP Oyları İçin PKK Elebaşısı Öcalandan Medet Umdular! En vahim hatalardan biriydi. Hem HDP ile iş birliği yapıyor diye muhalefete terörist, hain, terör sevicisi diye suçlayın, hem bizzat kendiniz TERÖR ELEBAŞISI İLE SON KERTEDE SEÇİM MANEVRALARI YAPIN. Bu VAHAMET DERECESİNDE bir hata idi. Zira HDP SEÇMENİ iktidara oy verir mi, niye versin ki, bir kere kendi partilerinin başkanı HAPİSTE. Yani özgür değil. Sen legal siyasal partinin başkanını hapset, illegal terör örgütü elebaşısından yardım iste. Bence utanç vericiydi. Kürt seçmen üzerinde yürütülmesi düşünülen politika TERS TEPMİŞTİR.))

14- Tek Adam Rejimi Tarihi Hata! Tek adam yönetiminin bertarafına yönelik köklü itiraz gel(e)memesi, iktidar içinde zirve düzeyine ulaşmış AKIL TUTULMASI nı göstermektedir. “Zulme karşı omuz omuza, tağuta karşı omuz omuza diye yola çıkan Sn. Erdoğan’ın bizzat kendisinin (içinden çıktığı parti tarafından) zorba ve karun olarak suçlanması.

15- Türk toplumu lider bir toplumdur. Yönetme erkini paylaşan bir toplumdur. En istibdatçı padişahlar bile yetkiyi dağıtmışken, istişareye önem vermişken, bu gün halihazırdaki iktidar, göstermelik farklılıklarla, tamamen özde şakşakçılığa dayalı, doğruyu değil baştakinin fikrine itaat eden yapıya kavuşmuştur. Bu bağlamda, lidere kayıtsız şartsız itaat edilen hatta tapınılan sakat bir bürokrasi ve teb’a yaratılmıştır. Bu tapınma psikolojisi her seçimde daha da artmıştır.

16- Din Elden Gidiyeh! Halihazırdaki iktidarın “din” olgusunu kullandığı, hatta çok kötü kullandığı kitleler tarafından dile getirilmiş, ön planda Davos’da “van minit!))) diye karşı çıkan Sn. Erdoğan’ın İsrail ile en büyük ihaleleri yürütmesi, ön planda görülen İslamcı tavrın, arka planda tam tersi imaj çizilmesi, en son Albayrak’ın tekne videosunun sosyal medyada son derece yoğun bir şekilde paylaşılması, din ile yolsuzluk olgusundaki bağdaşmazlık, dini kullanan aktörler üzerinde kayıtsızlık (yalama) etkisi yapmıştır.

17- ERDOĞAN Adına Racon Kesen Merkezde ve Yereldeki kraldan kralcı Zübükzadeler! Her şeyi en iyi kendileri bilirler, yönetime dair inisiyatiflerini bilen ve tecrübeli insanlara soracak yerde, onlardan yardım alacak yerde, odacılarına, şoförlerine, sekreterlerine, korumalarına sordular, yalakaları baş tacı ettiler. Benim ülkemde benim bölgemde hangi kıymetler var diye sorma araştırma teşebbüsünde bile bulunmadılar. Bu kesim, iktidardan beslenen, iktidarın doğrudan veya dolaylı yetkisini imkanını kullanan bütün kamu ve özel bürokrasinin ta kendisidir.

18- ÖTEKİLEŞTİREN ötekileştirilir! Zillet, hain, kafir, ateist, terörist, pontus vb. tabirler, bu ülkede yaşayan insanlara ve reelde seçmenlere söylenmiştir. Bir Cumhurbaşkanının tarafsız tavrına alışık olan Türk milleti, bu tür dili bizzat Cumhurbaşkanından duymasını Türk toplumu hazmetmemiştir. Bizzat Sn. Erdoğan tarafından kullanılan “çatık kaşlı azarlayan devlet” anlayışını son on yıldır kendisinin yürütmeye başlaması ya da öyle algılanması bir başka öncü şoktu. Bu tabiri artık Sn. İmamoğlu’nun kullanmaya başlaması da oldukça manidardır.

19- Başta YSK olmak üzere, özerk ve merkezi yönetim kuruluşlarında görülen VAHAMET DERECESİNDE kurumsallaşmaya ve etiğe aykırı uygulamalar.

20- Medyada PELİKAN olarak dillendirilen odakların, istanbul seçimlerinde seçim kurullarında yürüttüğü operasyon iddiaları, muhalefet tarafından son derece başarılı bir şekilde servis edilmiş ve kitlelere anlatılmıştır. “Oyları çalanın çalınan, çalınanın çalan” olarak gösterilmesi sosyal medyada son derece başarılı işlenmiştir. Bu slogan ters tepmiştir.

21- Havuz medyası iktidarın en güvendiği bir politika yürüten aktör iken, havuz medyasına olan inancın sıfıra yaklaşması, çöküntüde hızlandıran etkisi yapmıştır. “…ver mehteri” tabiri, yalan söyleyenler için kalıplaşmış bir deyim haline gelmiştir.

22- Eğitim politikasının, tarım politikasının, turizm politikasının, kültür politikalarının dibe vurması. Ortaya konulan gelişme istatistiklerinin, gelişmiş dünya ülkeleriyle kıyaslandığında daha dramatik olarak görülmesi.

23- Ana başlıklarla şöyle özetleyebiliriz: Kibir, Ötekileştirme, Adaletsizlik, Seçimin İptali, Suriyeliler, İsraf, Kılıçdaroğluna Linç girişimi, Ordu VIP geçişi arbedesi ve komik tartışması, Albayrak’ın tekne hadisesi, Havuz medyasının dibe vuruşu, Parti içindeki akıl tutulması, kürt seçmendeki doğal ters tepki, önüne geleni fetöcülükle suçlama, Din üzerinden siyaset, İktidar ortağının hamaset söylemleri…

Artçı Şoklar Nelerdir?

Çok köklü hususlara değinmeyi düşündüğümüz bu alt başlığı da bir sonraki yazımıza bırakalım. Ayrıca devam eden yazımızda diğer partileri de ele alacağız.

Etiketler: , , , , , , , , , ,