Hayatın temel kaynaklarını ne güzel özetlemişler atalarımız… ışık, su, ateş, toprak. Işık ve su, cilalı beyinlerce günümüzün hologramlarının geliştirilmesine kaynaklık etmiş.
Hemen çoğu şeyde olduğu gibi, ilk aynalar da sudan geliştirilmiş. Hatta, ışık olduğu sürce peşimizden hiç ayrılmayan gölgemizin tek sanal kumasıdır aynalar. Tıpkı siyah beyaz televizyonlarla renkli televizyonlar gibi. Birisi sanal karaltı, birisi sanal (renkli) görüntü. Hem gölgeye, hem suya düşen yansımadaki görüntü, meraklı ve de yaratıcı insanlar tarafından günümüzün sesli, üç boyutlu hologramlarına taşınan bir tekniği ortaya çıkmıştır. Tıpkı iki atın poposu ile uzay mekiği yakıt tankının genişliğinin aynı olmasındaki gibi, suya düşen yansıma da, bizden ayrılmayan görüntüler de, yepyeni yansıtmaların ana rahmini oluşturmuştur yıllarca.
İlkel aynalar, tıpkı gölgeler gibi, holistik (sınıfsız ve bütüncül) olgular olmuş hayatta.
Kaçımız hayatın önümüze sunduğu ve de farkında olmadan yaşamakta olduğumuz kırıntılarında postmodern sosyalist bir gözlemle (holistik bakışla) yaşayabilmekteyiz.
Sahiplenme, önyargı, hazımsızlık ve kıskançlık, insan ile ışık-su-toprağın ayrımını gün gibi koyar ortaya. Su da toprak ta, ışık ta sınıfsız ve önyargısız kabullenir hemen her şeyi. Ve yansıtır. Su anında yansıtır, toprak zaman içinde, ışıksa karşısına geldiğinde. Hem toprak hem su, hem ışık, sınırsız paylaşımın da bir sembolu aslında.
Araya Sokuşturulmuş Alaka(sız) Başlık:
[Bu yazıyı, aynanın tanımı ve de çeşitleriyle başlatsaydım eminim, bir iki sözcük zoraki bir cümle okuyup ekranı kapatır veya sayfayı çevirirdiniz.]
O halde, hazır sizi yazının ortasına kadar getirmişken, yüzeysel fiziğin (bence sıkıcı olmayan) konusuna taşımak istiyorum birazcık. Malum olduğu gibi, ayna, ışığı yüzde yüze yakın düzgün yansıtan bir cisim. Altın, gümüş, yer yer platin kullanılsa da en yaygın olarak alüminyum parlatıcıların cam, metal veya plastik düz yüzeye uygulanmasıyla ortaya çıkarılır. Dört tür olarak kullanılırlar genellikle. Düz, dış bükey ve iç bükey ve silindirik olarak.
Düz aynalar, tıpkı benim gibi, gep gerçekçi araçlardır. Karşısına geçen ne varsa aynıyla simetrik olarak yansıtırlar. (Bir simetri hastası olarak bunları yazmak bile mutlu ediyor beni.) Bu arada, İbn-i Hayseme’ye insanlık adına teşekkür ediyorum.
Ben kendimi düz ayna gibi görsem de, bir o kadar da tümsek aynalığımdan şikayetçi olmuşumdur. Bildiğiniz gibi, tümsek aynalar, gerçeğinden çok daha geniş alanları gözlemekte kullanılır. (Otobüs aynalarında, teleskoplarda vb.) Cisimleri küçülterek yansıtırlar. Olaylara çok fazla genişten bakmanın bir sınırı vardır desem de nafile.
Çukur Aynanın Yansıttıkları ve Yansıtamadıkları!:
Yüzeyin çukur olmasından dolayı, paralel ışınları odakta topladıkları için, yakınınndaki cismi genellilke fazlaca büyütürler. Sadece büyütmekle kalmayıp cismin konumuna göre, küçülttükleri, yer yer ters çevirdikleri de görülür.
Bu açıdan çukur aynalar en az silindirik aynalar kadar gerçeği çarpıtma ters yüz etme, büyütme ve küçültme kaabiliyetine sahiptir.
Çukur aynaların bu multivizyonik yapısı, duygularına hakim olamayan insanları getirir aklıma. Duygularına, iradesine sahip olamayan, ilkel duyguların esiri olabilecek insanları genellikle çukur ayna gibi görürüm. Hatta çok kızdığım birisine içimden genellikle “lanet olası çukur ayna” diye söylenirim.
Ah çukur ayna ve çukur ayna gibi olanlar, size söyleyeceğim o kadar çok şey var ki. Bu yazının devamını bir başka pazar yazıma hapsetmek istiyorum.
Pazar kahveniz köpüklü, ve duygularınınz okyanus gibi sakin olsun.
Not
Bu yazı, https://www.bilgiagi.net, https://www.bilgievreni.com, https://www.kamudanhaber.com, https://www.siyasalforum.net, https://www.gunesgazetesi.net, https://www.gercekgazete.web.tr, ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Etiketler: ayna, Felsefe, fizik, gölge, kritik, pazar, Yaşam