Uzun zamandır Pazar yazılarıma ara vermiştim. Cumartesi gecesinin ikibuçuğu sekiz geçerkenki bir zaman diliminde. Pazar gününün dayanılmaz hafifliğini hissettim. Birden beynime kabus gibi çöken uyku ve yorgunluk uçuverdi.

Hep öyledir ya, çok moraliniz bozulur, ümidiniz kırılır da kendinizi anlamsız hissedersiniz, borcunuz vardır, veya can korkunuz vardır da uyuyamazsınız, tıpkı mutluluk ta bunun gibi. Yarının dayanılmaz hafifliği bütün haftanın yorgunluğunu dağıtıp uykumu kaçırmaya yetti bile. Tabi artık pazara layık satırlar kendini göstermeye başladı bile.

Başlıktan da anlaşılacağı gibi, bu günden itibaren olağanüstü bir sorun olmadıktan sonra veya olağanüstü ulusal ve evrensel bir olay olmadıktan sonra, Pazar günleri yaşam ve günlük hayat temalarını işleyeceğim. Yani mezara kadar Pazar yazısı yazmayı adet edinmiş olalım. Eyvah yine bir söz mü verdik kendi kendimize. Yok ben yine de büyük konuşmayayım diyerek kendime kapı aralamayı da ihmal etmemeyeyim.

Bu gün teselliler üzerine değinelim iyisi mi.

İlk orta ve yüksek öğrenimim boyunca hep “inek” bir öğrenci profili çizmişim. On yıllar öncesi kendi kahverenkli hatıralarımı yokladıkça bu gerçeğe parmak basmam gerektiğini itiraf etmek istiyorum. Bunun sebebi de yine aldığım eğitimlerden maalesef))

Hocalarımdan birisi şöyle demişti. “Hayat bir serüvendir/maceradır, siz o maceraya ne kadar çok artı değer sıkıştırırsanız o kadar insani özellik taşırsınız, ne kadar adi hayat dilimi doldurursanız o kadar insani özellikten uzaklaşmış olursunuz. Bu nedenle yorulduğunuzda çalışmayı bırakmayın, meşguliyetinizi değiştirin” demişti. Ben de mut’i bir inek öğrenci olarak bu hayat dersini okul dersi olarak addedip iyice bellemişim. O gün bu gündür hayatı okul dersi gibi işlemek istemişimdir. Şimdi bir çoğunuz hemen irkilerek der: “Iyyy, ne sıkıcı bir hayat!, evet şimdiye kadarki paylaşmamdan yola çıkarak başka da bir cümle sarfedilmez zaten. Ot gibi, çalışmakla dolu bir hayat. İşte yanılgıya düşülebilecek noktanın yol ayrımı burada. Ben hayat kilimimin desenlerini oluşturan ilmikleri elimden geldiğince renklendirebildiğimi düşünürüm. Belki de bu benim ve benim gibilerin devekuşu körlüğü. Bu anlamda kafam kumun altında daha mutlu ve güvenliyse bırakın orada kalsın.))) Off, işte, Emrah tarzı dokunaklı bir teselli cümlesi.

TESELLİLER:

Konusu gelmişken şu tesellilere de değinmek gerek.

Teselliler aslında çok iyi dostlardır. Yok yanlış yazmadım. İyi dostlar teselli eder demek istemedim.

Teselliler dostçadır. Bunu bazen düşmanımız, bazen dostumuz, bazen dedemiz bazen de çocuğumuz yapar, ama çoğunlukla da kendi benliğimiz yapar.

Teselliler dostçadırlar ve teselliler kalenderdir.

Teselliler pazara kadar değil mezara kadar bizimledir, vefalıdır.

Teseliler vefayı İstanbul’da bir semt olarak bilmezler, hep ve daima kelimesini severler.

Teselliler biraz da tembelleştirir, pasifleştirir, edilgenleştirir bizi. Bu yönüyle sinsi bir düşmandırlar aslında. Ama biz görünen yüzüyle severiz onları.

Tesellilerdir elimizi tutan kolumuzu ve sırtımızı dayadığımız. Kimse yokken bile yanımızda onlardır bizi ayakta tutan.

Tesellilerin kendi kendine yapılan çeşitlerine,  hayat literatürü “züğürt tesellisi” adını vermiştir. Her neyse adı, tesellidir işte.

Bazen sevmişsinizdir, hatta aşık olmuşsunuzdur kavuşamamanın acısını tesellilerle çıkarırsınız, ya bazen kaybetmişsinizdir, hemen teselliler imdadınıza yetişirler. Evet sevgili okurlar, tesellilere çok ihtiyaç duyarsak başarısızlıklarımız fazla olsa gerek. Bu durumda insanın danışacağı “bilge” kişiye ihtiyacı vardır. Çekinmeden danışın.

Bu Pazar yazısını bir A-4 ü geçirmeden yazayım ki bu içten yazılan satırlar şeklen uzun görülüp kendinden yüz çevirttirmesin.

Haftaya Pazar günü de, bir maaaaaniiiii çıkmazsa eğer, “danışılası danışmanlar” başlığını vereceğim konuyu ele alalım. Şimdilik kalın sağlıcakla. Yazının sonuna geldik. Karadenizli zekası örneği sergileyelim. Bu yazıyı ya sabahın ilk saatlerinde ya da akşamın geç saatlerinde okuyun diyecektim ama yazı zaten bitti. Temel misali, “ula uşağum, parayı zarfın içune kokacaktım emme unuttum, zarfı haçan kapatmişum”!

“Yazinin  okuma saatini önermek için geç kalduğum için haçan bağa kizmayun”))))

Pazar kahvenizle birlikte, mutlu pazarlar efendim, şen ve esen kalınız.

Etiketler: , , , ,