Bu başlığı en iyi, anne veya anne adayı olan kadınlar daha iyi bilir. Daha iyi bilirler çünkü hemen hemen tüm kadınların kabusudur kusmak hamilelik döneminin ilk beş aylarında. Adeta bütün olarak içlerini dışarı çıkaracak olurlar ama kusamazlar. Çünkü….

Kadınlar nur topu gibi gözleri parlayan bir bebek için katlanırlar buna. Seve seve hatta kusarken bile coşkuyla.

Ama her zaman hamileler kusmazlar, hamilelerden çok daha elim ve vahim olarak kusmak ister insanbazen. İçi bir volkan gibi olur. Bütün dünyaya kusmak ister.

Kusmak ister istemesine de, her seferinde birşey çıkar karşısına.

Bazen kusmak istersiniz avaz avaz haykırmak istersiniz, "acaba ne derler, rezil olurum" dersiniz, vicdanınız başkaldırır size,

Bazen kusmak istersiniz gözünüzü karartırsınız, "döneriz arkamızı, yüzüne bakmayız" der toplum tüm önyargısıyla,

Bazen kusmak istersiniz, dağ dağ olursunuz, "geleceğimi nasıl hiçe sayarsın, bana nasıl ipotek koyarsın" diye gözünüzün içine bakarak çocuğunuz diklir karşınıza,

Bazen kusmak istersiniz, dinamit gibi, mayın gibi olursunuz, bu sefer de "ama ben…" der gibi gözünüzün üzerine gelir sevdiceğiniz, anıları geçirdikçe hatıralarınızda, devirdikçe maziye dönük yaprakları hayatınızdan susarsınız, ölüm gibi, kahrolarak.

Bazen kusmak istersiniz, alabildiğince pervazsızca, patronunuz veya amiriniz gözünü belleyerek bakar size, "hımm…." demesi bile yeter, susarsınız, mecburen, mecburiyetten.

Bazen kusmak istersiniz, her şeyi göze alarak, ana-babanız, büyük saydıklarınız "sakın haaa…" derler, egoist ve kaskatı (aslında) zavallı bakışlarıyla susuverirsiniz öylece, bitkisel hayatta yaşamayı ölüme tercih edersiniz bitkince.

Bazen her şeyi göze alarak kusmak istersiniz, sizden şu ya da bu şekilde sizden (şu ya da bu yönden) güçlü birisi size doğru yürür, "…." agzınız bile açamadan içinize evet kendi içinize kusarsınız.

Belki zehirlersiniz kendinizi, bütün ifrazatı içinize akıtarak şişersiniz. Zannederler ki, her şey sütliman. Oysa ki, tufanlar kopan denizlerin kayaları döven dev dalgaları karşısında zakkum kokan limanda kıvranırsınız.

Tabi yaa, susarsınız, içinize kusarsınız, aslında suskunluğu kusarsınız ya, işte en iyisi güya. Öyle ya, suskunluklar en iyi cevaptır. Susmak en güzel meziyettir…

Susmak, kahır kusmak, zifirde pusmak, bitkisel hayatta yaşayan ölüm menevşesi gibi yokluğu yaşamak, hiçliğin içinde (k)ayıp olup cehennemlerin içinde tırsmak.

Seçip beğenin, ölümler içinde ölümler beğenin.

Nasılsa kimse sormaz, "sen nasılsın" diye, "senin için nasıl olsun istersin" sözcüklerinin imkansızlığı içinde yokluğunuzu yaşamaya devam edersiniz, kafanızı değil parmağınızı bile kıpırdatamadan (lisan-ı) hal diliyle öylece bakarsınız susarak SALAK SALAK.

Sevgili pazar dostları, bu güzel günlerin manevi ortamında yaz sonu hazan başında içinizi kararttım. Kararırsa kararsın. Bu da hayattan bir kesittir demezseniz yazıyı okuyana kadar size verdiğim zaman kaybı için özür dilerim.

Sağlıcakla kalınız. Ne pazar kahvesi ne de akşam çayı ikram edeceğim size. Bu haftalık üzgünüm.

Not: Bu yazı, www.bilgiagi.net, www.bilgievreni.com, www.gazetecanik.com, www.kamudanhaber.com, www.siyasalforum.net, www.ahmetfidan.com ile, Halkın Sesi, Gazete Canik vb. kağıtbası gazetelerde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

Etiketler: , , , ,