Şimdiye kadar, birçok açıdan teknolojinin gündelik hayatımıza girmesinden ve öneminden bahsetmiş ve hayatımızda bütün gönümüzün artık parmakucumuzla düğmelere dokunarak geçtiğinden bahsetmiştik. Bu kaçınılmaz yaşam kalıbı şu an için oldukça masum bir durumdur. Şöyle ki, çin işkencesini bilirsiniz. Kazınmış bir kafaya sabit olarak yarım veya bir dakika arayla su damlatılır. Bu damlalar her dakika aynı yere düşer. Bu saatler sürünce damlanın altındaki kişi çıldırır veya ölür.

Çin işkencesi örneğinde olduğu gibi, günümüzdeki bütün işlerimizin teknolojik cihaz alet ve edevatlarla yapmamız oldukça zevkli bir durum. Hatta hasretle özlemle zevkle yaşanılan bir durumdur. Bu senaryonun ikinci ve ücüncü perdelerinde değil de yirmiikinci belki de otuzüçüncü perdelerinde böylesi yapay bir hayatın insanları nasıl ürküteceğini şu an için kestirmemiz pek mümkün değildir.

Geçtiğmiz yazılarımızda da konu ettiğimiz nanoteknolojik gelişmeler sonucu kan, beyin veya sindirim hücrelerimizin içine giren mikrobik robotlar, kendi içimizde bize karşı savaş açtığını düşünün. Bizim bağışıklık sistemini düzenlemesi için programlayıp formatladığımız mikrobik robotların metabolizmamızın içinde kendini yenileyerek program dışına çıkıp bizi bir canavara dönüştürebileceğini düşünün. Tıpkı bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi.

On yıl öncenin bilim kurgu filmlerinin on yıl sonra gerçek halini aldığı olgusunu da göz önüne alırsak teknofobimizin ne kadar yerinde olduğunu çok daha yakından anlayabiliriz.

Yazımız devam edecektir.
Mutlu yarınlar dileğimle.

Not:
Bu sitede yayınlanmakta olan yazılar https://www.yazarport.com, https://www.gunesgazetesi.net https://www.bilgiagi.net https://www.bilgievreni.com, https://www.siyasalforum.net https://www.gercekgazete.web.tr ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

Etiketler: , , , , , ,