Resim: Gülhane / Doktorlar da Bir Editördür. 14 Mart Tıp Bayramı… Tarihsel ve Sosyokültürel Değiniler…

Sıcağı sıcağına bu güne dair kutlamamızı yapalım diyeceğim ama, uydum kalabalığa mantığını hiç sevmedim, sevmeyeceğim.

14 Mart Tıp Bayramı. Ne güzel, neyin ne olduğunu bilmeden kutlama yapmak, sahnelerden, plazma ekranlardan veya köşelerden mesajlar yağdırmak.

Ne güzel, kolaydan üfürmek, ne güzel…

Neydi 14 Mart:

Önce şunu hemen belirtelim. 14. Mart Dünya Tıp günü filan değil. Dünyada farklı ülkeler farklı zamanlarda tıp gününü veya bayramını kutlarlar. Türkiye’de bu tarih, önce 14 Mart’ta kutlandı. Zira bu tarihte, tıbbiyelilerimiz İşgal altındaki İstanbul’un protestosunu yapmışlardı.

Nereden Nereye?

14 Mart 1827 yılında ‘(Çarşamba Günü) İstanbul Şehzadebaşındaki Tulumbacıbaşı Konağında  II. Mahmut tarafından, Hekimbaşı Mustafa Behçet’in talebiyle kurulan ilk Cerrahhane olan “Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire’nin kurulmasıyla bu günün anlam ve önemi ortaya çıkıyor. Bu Cerrahhanenin kurulmasıyla Türkiye modern tıp eğitimine başladı.

Tıphane-i Amire adıyla bu okul (mektep)  1827 den 1836’ya kadar Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı Konağında gündüz eğitimi yaptıktan sonra, 1836 yılında Sarayburnu’ndaki Askeri Kışla’ya (Otlukçu Kışlası’na) taşınıyor, burada Yatılı olarak devam eden bu okulda, binanın yetersiz hale gelmesi ile Galatasaray’daki Enderun ağaları okulu tekrar 1839 düzenlenerek Tıbbiye Galatasaray’ya taşınmış oluyor. Bu okula Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane adı veriliyor. 1933 te burası İstanbul Üniversitesi’ne katılacaktır.

İşte zurnanın ZIRRR dediği yer. Neden mi, çünkü Tıbbiye, Mülkiye ve Adliye aynı kampüste bir araya geliyor. Yani bir ülkede can taşıyan insanlar, ülkenin siyasetçileri sıfatıyla, o ülkenin yarınlarını tasarlayan hukuk sistemini düzenleme konusunda kendilerini editör olarak görmeye başlıyorlar. Zira Galatasaray’daki Enderun Ağalarının mektebi olan binanın duvarlarına siyasetin ruhu nüfuz etmiş, kaldırımlar, siyaset ve entrikalara şahit olmuştu bir kere.

  • Bu minik kampüs, doktorlara, enderuncuların ve adliyecilerin uğraşageldikleri, bedenin kaderinde söz sahibi olmak ve ülkenin kaderinde söz sahibi olmak konusunda cesaret vermişti Son dönem Osmanlı Siyaseti ve Basınına baktığımda Tıbbiye nin etkisini bariz bir şekilde görmekteyiz. Tabi burada şunu da ifade etmem gerekecek. Osmanlı’nın çöküş süreeci, Batının yükselme süreci… Yükselme sürecinde olan batı, MODERNİTE adıyla dönemin Osmanlısında modernitenin tohumlarının atıldığı TIBBİYE de nüveleşecekti….

Burada Tıbbiyeliler Kendini Nasıl Hissetti!

Galatasaray’da dönemin hızlı, jön ve bıçkın (tıbbiyelileri) kendilerini insan bedeninde zaten editör olarak görüyorlardı, ö dönemdeki Galatasaray’ın manevi ve sosyokültürel yapısı, onları, devletin kaderinin tayininde de söz söyleme, yorum yapma, editörlük yapma, strateji belirleme, entrika kurma ve ardından ülkenin siyasetinden süzülen Kanunu esasi’nin oluşmasına kadarki süreçte İNİSİYATİF kelimesiyle oldukça iyi geçindiler. Yani doktorlar, bedende ve ülkede kendilerini editör gibi hissettiler.

Neyse, tarihi süreci minik periyotlarla devam ettirelim:

Okuldaki eğitim dilinin Fransızcaya dönmesi, zamanla hekim sayısında azalmaya yol açıyor. Öle ki, 1867 yılında Türkçe tıp eğitimi yapan Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Mektebi) açılıyor. 1870 yılında da askeri tıp okulunda dersler Türkçeleştiriliyor. 1878 yılında ise, şimdiki Sirkeci Tren İstasyonu yanındaki Demirkapı Askeri Kışlası’na taşınıyor. İşte tam bu dönem, TIBBİYENİN SİYASETLE İMTİHANI DÖNEMİ zirve noktasına ulaşıyor. Tıbbiyenin ateşleyici etkisinden endişelenen II. Abdülhamit, 1894 yılında Haydarpaşa’daki Tıbbiye Binasını  inşa ettiriyor. Bu görkemli binada tıp eğitimi,  6 Kasım 1903’te başlıyor. Önce Askeri Tıbbiye ardından, Sivil Tıbbiye buraya taşınıyor ve 1909 yılında iki mektep birleştirerek Darülfünun Tıp Fakültesi oluyor.

Tıbbiyenin kuruluş günü olan 14 Mart tarihi de “Tıp Bayramı” olarak kabul edilmiştir. Bu tarihin “Tıp Bayramı” olarak ilk kutlanması 14 Mart 1919’da işgal altındaki İstanbul’da yapılmıştır. Tıbbiye 3. Sınıf öğrencisi Hikmet Boran önderliğindeki tıp okulu öğrencileri, işgali protesto için toplanmış ve dönemin ünlü doktorları da destek vermiştir.

İlkin 14 Mart, Ardından 12 Mayıs, Tekrar 14 Mart!

Türkiye Cumhuriyeti’nde (resmi olarak) 1929’dan 1937’ye kadar bir sürede bu bayram, 12 Mayıs tarihinde kutlandı. Bu tarihin belirlenmesindeki sebep ise,  Bursa’daki Yıldırım Darüşşafaka’da ilk Türkçe tıp derslerinin başlamasıydı. Ancak zamanla bu uygulamadan vazgeçilerek yeniden eski tarihe dönüldü. 1976 yılında ise 14 Mart’ın Tıp Bayramı olarak kutlanmasının yanı sıra, bu tarihi içine alan tüm hafta Tıp Haftası olarak kabul edildi.

Sizleri Fazla yormamak için, “tıp” terimini bu yıllık, Türkiye kapsamında sınırlıyorum. İlerleyen bir yılda ise, dünya kapsamında tıp” ve editörlük konusuna değinirim.

Editörlük deyip geçmeyin, editörseniz bir kere, kendinizi bedende de, ülkede de, siyasada da, piyasada da söz sahibi hissedersiniz. Ama, eğitimciyken, öğrenciye boğdurulan bir sistem içindeyseniz, doktorsanız, hastaya boğdurulan bir sistem içindeyseniz, kafanızın içi bir dolu özgün düşünceyle doluyken, meslek güvencesizliği içindeyseniz, editörlük te bir yere kadar deyip kenardan acı acı gülümsüyorsunuz, acılarını dindirmeye çalıştığınız hayatta…

Sevgi ve saygılarımla.

 

 

Etiketler: , , , , ,