Manda Yuva Yapmış Söğüte

Türkünün Adı: Manda Yuva Yapmış (Tiridine)
Türkünün Yöresi: Tosya, Türkünün Kaynağı:Yöre Ekibi

Manda Yuva Yapmış (Tiridine)

Aşağıdan gelir Türkmen koyunu /Selviye benzettim yarin boyunu

Amanın yandım / Amanın amanın yandım
Tiridine tiridine bandım / Bedava mı sandın para verip aldım
Tiridine tiridine tiridine bandım / Bedava mı sandın para verip aldım

Sabahınan erken çifte giderken / Öküzüm torbadan düştü gördün mü

Amanın yandım / Amanın amanın yandım
Tiridine tiridine bandım / Bedava mı sandın para verip aldım
Tiridine tiridine tiridine bandım / Bedava mı sandın para verip aldım

Manda yuva yapmış söğüt dalına / Yavrusunu sinek kapmış gördün mü

Amanın yandım / Amanın amanın yandım
Tiridine tiridine bandım / Bedava mı sandın para verip aldım
Tiridine tiridine tiridine bandım / Bedava mı sandın para verip aldım

Of-of, Sabah ezanını okurken-aman aman,  / Müezzin minareden uçtu gördün mü

Amanın yandım / Amanın amanın yandım
Tiridine tiridine bandım / Bedava mı sandın para verip aldım
Tiridine tiridine tiridine bandım / Bedava mı sandın para verip aldım

* * * * *

İnsanları gıdıklarsınız neden güler de ağlamaz? Gıdıklarken ağlayan insan var mıdır bilinmez. Mizah ta insanları gıdıklar, güldürür ya da en kötü ihtimalle gülümsetir. Kara mizah bile en azından acıyarak gülümsetir ama eninde sonunda gülümsetir.

Mizah olayları alışılagelmişin dışında gösteren, şaşırtan bir nevi çukur veya tümsek aynadır. Bazen ters, bazen düz bazen de cüce veya dev gösterir. Bazen de sihirli ayna gibi, kendimize baktığımızda bize maymun gösterir. [Burada okurlardan, sen kendi hesabına konuş, ben kendimden başka birşey görmüyorum diyenler olmaya başladı bile] Mesele zaten insanın bakıp ta kendini aynada maymun görmesi değil, zaten insanların bir kısmı maymundan geldiklerini söyleyerek bunu bilimsel açıdan kanıksamış durumdalar.(!)

Halk türkülerimizden “tiridine bandım” türküsü dışında mizahı bu denli kullanan başka türkülerimiz de var olsa da biz türkünümüzün tiridine banmaya devam edelim. Ama bu türküyü yazanda, ya da bu türküye konu olan kişi veya kişilerin hayal dünyasındaki büyüklüğü, zekiliği sezinliyorum ben.

Mizah çoğu zaman hayal dünyasına hitap etse de, her hayal dünyasının gerçeğe uzanan bir iskelesi veya köprüsü mutlaka bulunur derler, hatta bu durumlarda, “her şakanın altında (BORU GİBİ BÜYÜKÇE )bir gerçek vardır” derler. Her şakanın altında gerçek olmasa bile, matematik olarak söylersek yüz şakanın doksanbeşinde gerçeklik esintisi, yetmişinde de gerçeklik payı vardır.

Bir başka açıdan, Mizah, toplumsal olaylardaki yamukluğu veya çarpıklığı MAZUR GÖSTERME SANATI dır. Buna karşılık hep “güleriz ağlanacak halimize” deyimini kullanırız. Bir türkü paylaşayım dedim pazar gününde onu da yine bir dolu cuma vaazına dönderdik. Kusura kalmayın pazarcı dostlar. Bu yazımızda da mandayı söğüt dalına değil de satır başına yuva yaptırmış olduk  böylece.

Türkünün Sadedine veya Saadetine gelecek olursak;

Türküde topu topu üç dize bulunmaktadır. Bu üç dizede de zaten olay özetlenmekte. Geri kalan nakarat bölümleridir. Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu deyimindeki gibi, aşağıdan Türkmen koyunu gelirken, koyunlarla can ciğer olan türkmen köylüsü aradaki bu sevgiyi derhal yine selvi boylu sevgiliye çevirmiş. Ne olacaktı ya!. Dağın başında koyun otlatırken, sevgilinin işi ne. Hayalin sonu mu olur. Kemal Sunal tabiriyle, “mesela yani” )))

Hem ayrıca çift sürmek için evden çıkılmış, canların ciğerlerin sevgi veya hasreti hemen başlamakta ve bu ilk dizeye konu olmakta.

Anadoluda sabah erken olur. Saat çalışmaz anadolu köylerinde. Horozun ötmesi kalkma saati, günün ışıması da, dışarı işinin başlamasıdır. Çifte(1) giderken genelde evde birşey unutulur veya yolda birşey düşürülür. Ve her çiftçi evden çıkarken mutlaka yanına azık (2) torbası alır. Üst (zahir) anlamında) torbadan öküzünü düşüren çiftçinin bunu almak için geriye dönmesi büyük külfettir. O unutulan şeyin acısı büyüktür. Çünkü yola çıkıldı mı geri dönülmez. Bu unutulma olayı, öküzün birinin yok olması kadar önemli de olsa, yola devam edilir. Bu dizedeki torbadan düşen öküz bunun acısını ortaya koymakta. Ayrıca yok öyle cep telefonu filan. “Oğlum, evde eye veya baltam kaldı kap getir bana” diyecek bir teknoloji şimdiki yaşamın kısayolları… Dumanla veya bağırarak anlaşacak kadar yakın mesafe de yok ayrıca.

Türkünün Özüne Geldiğimizde:

Ozanın kendisi (bu parçada) izleyen mi, yaşayan mı bilinmez. Ama kuvvetle muhtemel, izleyen olduğunu düşünüyoruz. Yukarıdan bakan ozan, aşağıdan beri Türkmen koyunu gelirken, yaylaya giden sürüyü güden (3) sahibinin kızını görür görmez kendi sevdiğini hatırlayıp yüreğinde onun servi boyunu resmetmiştir.

Sabah erken çifte giderken dizelerinde de çifte erken gidildiğini bir taraftan vurgularken, bir taraftan da, öküzün, yayla zamanı geldiğini, öküzleri torbayla elle beslemeye gerek kalmadığını, artık yaylada otlayarak besleneceğini, yani semirmeye başladığını ifade etmek istiyor. Kızlar bile evlendiğinde, sofradan düştü denilir. Yani bir masraf daha azaldı anlamında. Burada da torba ile beslenen öküzün artık kendi kendine beslenme aşamasına geldiği vurgulanmakta. Ayrıca, şu da ilave etmeliyiz ki, öküz derken buzağı(4) yı kastetmiş olup ta, torbaya sarılı yeni doğan buzağının yolda torbayla birlikte düşürülmüş olma ihtimali de var. Ama böyle olsaydı, öküz tabirini kullanmazdı diye düşünüyoruz. Zira tosun ( ) yerine öküz kullanıldığı da bilinir. O nedenle “torbadan düşme” yi kendi kendine beslenmeye başlaması, masraftan düşmesi olarak anlayabiliriz.

Nakaratlardaki, gördün mü? sözü ise, bak gördün mü, böyle böyle, ima, hiciv, ihtar, ihbar gibi anlamlarla sıralanmıştır.

Türkünün asıl en hassas noktasına geldiğimizde:

Mandanın söğüt dalına yuva yapması kadar olağan birşey yoktur Anadolu’da. Zira, mandalar çamur, çorak, bataklık yerleri severler. Bu bataklık çoraklık yerlerde de genellikle söğüt ağacı olur. Söğüt ağaçları da çoğunlukla aşağıdaki dalları budanarak mandalar üzerinde yatsın diye kesilir. Burada manda çorak yerde bulunan söğüdün budanmış dallarının üzerine yatmış uzanmıştır. Manda oradayken de yanında mandanın balağı(5) (yavrusu) bulunmaktadır. Yavru da kuvvetle muhtemel söğüt ağacının altında çorakta gölgelenmekte olan annesinin yanında durmakta. Gerek sıcakların başlaması, gerekse çorak yerlerdeki sineklerin en sevdiği yer, hayvanın kanını emmektir. Burada mandanın yavrusunu sinek kapması, sinek ısırmasıdır. Köyde, bir çocuğu köpek ısırsa, “köpek kapmış” tabiri kullanılır. Burada da manda yavrusunu sinek kapması, sinek ısırması demektir.

Son dizedeki sabah ezanını okuyan müezzinin mirareden uçması ise, gece boyu sabahlara kadar kendisi ve yaratıcısıyla baş başa kalan müezzinin artık erdiğini, ve minareden uçup gittiğini hicvederken, müezzin uçmasa da, halkın uçurduğunu (şeyh uçmaz, mürit uçurur) sözünü hicvetmektedir.

Sonuçta ozan, açık (zahir) anlamında kendisinden beklenen dizeler ile kes kel alaka sözcüklerle yaşanan olayları hicvederken, dizelerdeki sözlerin öz anlamlarıyla da ANADOLU HALK KÜLTÜRÜNÜN DURULUĞUNU VE ÖZDEN SAFLIĞINI ortaya koymaktadır.

Akşam olunca, Anadolu köylüsü evinde karısının, büyük kızının veya anasının getirdiği yemeği yer ve ardından köz üstünde demlenmiş çayı içer içmez daha yatmadan dinleniverir hemen. Bu hikaye de böyle asırlaca devam eder(di) ama bu gün ne çiftçi kaldı, ne öküz, ne hikaye kaldı ne de koyunu selvi boylu sevgiliye benzeten göz.

Yazı Sözlüğü:

(1) Çift: manda, öküz veya at ile çift sürme/tarla kazma, sürgü çekme işi)

(2) Azık Torbası: Nevale / yiyecek içecek torbası

(3) Gütmek: Otlatmak, koruyup gözetmek

(4) Buzağı: Yeni doğmuş büyük baş hayvan

(5) Balak: Mada yavrusu

Not:
Bu yazı, www.bilgiagi.net, www.bilgievreni.com, www.gazetecanik.com, www.kamudanhaber.com, www.siyasalforum.net, www.gunesgazetesi.net, www.gercekgazete.web.tr, www.ahmetfidan.com ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, Halkın Sesi, Güney Marmara Yaşam ve Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

Etiketler: , , , , , , , , ,