Bir Adım İleriye Gidebilmek İçin Ef Beş Lütfen!
Biz yazarlar çoğu zaman yazıyı nasıl yazacağımızı bile bilmeyiz. Gündemli ‘siyaset’ veya ‘sorun söyleyelim’ veya ‘Hukuk Köşesi’ veya ‘Sağlık köşesi’ gibi bir köşeyi yürütmek oldukça kolay. Çünkü siyaset kategorisinde, gündem ne ise ona atlarsınız, Hukuk veya sağlık köşesi yazıyorsanız kendinize göre sistematik bir sıralama yaparsınız ve o sıraya göre yazarsınız. Ama havadansudan yazıyorsanız ve hem havadan hem sudan çoğu konuya değinmişseniz işte o zaman işiniz zordur. Allahtan bu benim açımdan sorun değil. Çünkü yüzümü çevirdiğim yere baktığımda retinamamilisaniyeler içinde yansıyan nesne hakkında bir ciltlik kitap döktürebilirim. Neyse. Maval okumaksızın bu pazarki yazımıza dönelim. Geceninsaat 00:20 sularında başladığım yazının öncebaşlığı düştü beynime. Neden mi, çünkü kompitürün F5 tuşu sanırım gevşemiş. Sayfa güncellemesinde sorun yaşıyorum. Tabi bu işlem maus ile de yapılmakta ama biz taş fırın bilgisayar kullanıcıları çoğu işimizi klavye kullanarak yaparız. Artık dönelim pazar yazısına.
Hah, işte Burası Pazar yazımın başlangıç çizgisidir._____
Mevlana’nın en beğendiğim sözlerinden birisi de şu benim için:
"Artık yeni şeyler söylemek lazım cancağızım!

O zaman başlangıç noktamız neymiş; Efff beşş.

Her yeni bir başlangıç aslında bir vazgeçiştir derler ya hani. Onun gibi işte.
Hayatımızda durgunluk dönemlerinden kurtulup hareketlenme dönemine geçmek için bunu yaparız. Öteden beri kafamızı ve hatta her şeyimizi etkileyen ve bize sürekli olarak "yerinde saaaay marş" komutu veren ve kısır döngü içine bizi sokup cenderelerde bırakan mantalite veya psikoz.
Değerli Okurlarım;

Yerinde sayma, takılıp kalma, kısır döngü vb. ifadelerle dile getirdiğimiz psikoz dediğimiz bu durum bizi içten içe eritir acımasızca. Bundan çıkmak için iki hatta üç yaklaşımdan bahsedeceğim bu pazar sizlere.
Birincisi, Teknolojik yaklaşım:
Hemen herkesin önünde adına bilgisayar dediğimiz dijital bir makine bulunmakta. Bu makinenin ilgili koruma programları yoksa, bir de internete bağlı ise, enfeksiyon kapmaması mümkün değildir. Bilgiyi sayma makinemizin sadece enfeksiyon kapması yetmez yorulmak için. Aynı zamanda internette dolaşırken girdiğiniz sitelerden ayağınıza yapışan çamurlar bilgisayarınıza doluşur. Bilgisayarınız hem enfeksiyon kapar hem de şişmeye başlar. O nedenle arada bir CTRL tuşuna basılı olarak F5 tuşuna basarak sayfa yenilemeniz gerekecektir. Böylece hem açık olan Internet sitesinin sayfası güncellenecek hem de bilgisayarınızda birikmiş olan ayağınıza yapışan çamurlar (çerezler) silinmiş olacaktır. Bu da hem bilgisayarınızın rahatlamasını ve hızlı çalışmasını sağlayacak hem de sizi rahatlatacaktır.
İkincisi, tasavvufî yaklaşım: Ki bunu başta da dile getirdiğimiz gibi Mevlana'nın "artık yeni şeyler söylemek lazım cacancağızım" ifadesinde görebiliriz. Bu sözü Mevlana söylemiş ki, mevlana yol alan birisidir. Belki onun aldığı yol, maddi bir yol değildir. Gerçekte çok ta gezmemiş birisidir. Ama kendileri bütün ünlü gezginlerden daha çok gezmiştir. Niye mi, çünkü mevlana fiziksel olarak değil kalben gezmiştir. Hem, öye bir gezmiştir ki, gönülden gönüle bütün dünyayı fethetmiş, bütün kalpleri ziyaret etmiştir. Hatta her ziyaret ettiği kalbin içine sevgi tohumları ekip kendini klonlayıp başka bir kalbe yerleşmiştir.
Mevlana bunu neye borçlu. Tabi ki kendi kendini, bakış açısını, yenileyip her geçen zamanda ve her geçen kişiye karşı ve her geçen yerde YENİ ŞEYLER söylemeyi başarabilmesine borçludur. Yani kafasındaki yenilemeyi dîline indirmiş, dîlindeki yeniliği diline indirmiş.
Onun bu başarısının tek kaynağı, gönül (dîl) zenginliğidir. Bu zenginlikle Mevlana nice gönüllerde kaleler burçlar inşa etmiş, çevresindeki gönül halkası her geçen gün genişlemiştir. Bütün bir ömrünü insanların kalbinden kini, intikamı, ihtirası, hazımsızlığı, ihaneti söküp atıp onun yerine SEVGİ koymaya adamıştır şemsin altında ve Şems'in etkisinde.
Tasavvuf ta aslında yol almaktır. Bu ilmel yakînden kademe kademe, hakkal yakîn kademesine kadar yenilene yenilene büyüyerek yol alan bir yolculuktur. Takılıp kalmalar bu yolculuğun doğasına aykırıdır.
Gönülden gönüle nice yol bulunur,
Yeni şey söyleyerek, özdeki söz durulur. (A.F.)
Üçüncüsü, psiko-fizyolojik yaklaşım:
Ef beş yapmak için değişiklik ya da yenilik yapmak dedik ya işte bunu sadece teknolojik (dijital) olarak veya sadece psikolojik (tasavvufi) olarak yapmak yetmez, bu yenilemeyi fiziksel olarak ta yapmak gerek.
 
Ne mi yapmalısınız. En ibtidâîsinden (basitinden) başlarsak:
 
İlk olarak: Gözünüzün gördüğünün değiştirilmesi. Bu bakış açısını değiştirebilmenizin yolunu açacaktır, yani psikolojinizin değiştirilmesinin eşik değeri olacaktır.
İkinci olarak: Nefes aldığınız havanın değiştirilmesi. Bu vücudunuzdaki asit baz dengesini değiştirecek, vücudunuzun elektromanyetiğini nötürleyecektir. Mekan değişirme imkanınız yoksa, derin derin nefes almak fazlasıyla fayda sağlayacaktır.
Üçüncü olarak: Temas ettiğiniz alanın ve/veya mekanın değiştirilmesi. Bu algılarınızı etkileyen girdilerin çeşitlenmesine neden olacak ve düşüncelerinize etkiyen yeni verilerle beslenip daha verimli kararlar almanıza neden olacaktır. Yalınayak toprağa basma imkanınız varsa toprağa basarak, elinizi yüzünüzü yıkayarak veya duş alarak bunu sağlayabilirsiniz. Böylesi palyatif yüzey mekan değişimlerinin veya etkilerinin sonuç vermemesi durumunda YOL ALMAK İÇİN, TAKINTILARINIZDAN KURTULMAK için, çalıştırdığınız işyerini değiştirebilirsiniz. Bu değişiklik te çözüm sağlamayacak kadar ciddi takıntılarınız varsa, ozaman bulunduğunuz şehri değiştirirsiniz.
 
Bu konuda endişeli olmaya gerek yok. Boşuna dememişler, tebdil-i mekanda ferahlık vardır diye. Bilmelisiniz ki, bulunduğunuz yerde kıymetinizi bilmiyorlarsa, o mekanda KISIR DÖNGÜDEN kurtulamıyorsanız, yeni mekan ve yeni çehreler ve yenilenmiş pisikolojinizle gittiğiniz yere GÜÇLÜ BİR SİNERJİ katabilirsiniz. Basit bir söz belki ama, gezen tilki, yatan aslandan daha başarılıdır.
 
Konuyu üç ana kategoride ele almak yeterli sanırım. Sözlerimi bitirirken, yazı arasında gece atıştırması sırasında karaladığım dizeleri paylaşayım sizlerle. Unutmayın ki, takıntılarınız ve kısırdöngüleriniz içinden çıkılmaz hale gelmişse, bunları zihnen, kazıyarak suya yazdığınızı düşünün ve yazdıktan sonra suyun içine minik bir taş atın. Taşın oluşturduğu halelerin dağılması gibi, küçük çaplı ve büyük çaplı F5 ler ile (değişikliklerle) kafanızı dağıtın.
 
Suya yazıyorum artık,
Kahırlarımı, sırlarımı,
İsyanlarımı, nisyanlarımı,
Sözlerimi ve gizlerimi artık suya yazıyorum.
Suya yazıyorum gün dönümlerimi,
Beynimdeki depreplerin fay hatlarını,
Suya çiziyorum paranteziçi anılarımı,
Gün görmemiş umutlarımın nazını,
Suya kazıyorum yaşanası anlarımın hazzını.
Gözledikçe ve izledikçe suyu, izleniyorum.
Bizle deliyorum arasata açılan kapılarımı,
Araftakilere bakıp gidip gidip geliyorum,
Sudaki Haleleri bozup bozup yeniden yazıyorum.
Gözlerimde rakseden yansımamı izliyorum
gizliyorum izli izli.
* * * * *
Ve F5 yapıyorum artık arta kalan takıntılarıma,
Yepyeni şeyler söylemek için cancağızıma.
 
Ahmet Fidan / Ünye / Şubat 2013
 

Not:

Bu yazı, https://www.bilgiagi.net, www.timeturk.com, https://www.bilgievreni.com, https://www.siyasalforum.org, https://www.gercekgazete.web.tr, www.bolgeselhaber.com, www.sinematur.com, www.ahmetfidan.com ile, Kuzey, Gazete Gerçek, vb. kağıt bası gazetelerde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,