Üç deniz arasında güzel yurdum;
Bakarım Toroslar'dan, Canikler'den,
Bozdağlar'dan denizlere.
Denizlerden daha derin bir karanlık,
Yere serdi bir yumrukta ışığı.
Çullandı üstümüze ölüm sıkıntısı,
Ve ateşin çorak kalıntısı.
Geç kaldı aşkın balı,
Hiç açmayacak olan çiçeklerin dallarıydık;
Baltadan öğrendik acı soğukları.
Kin güden bir el
Bağ bahçe demedi,
Ova, tepe, dağ demedi,
Hazırladı hain pusuları.
Kinin ve alçaklığın amansız yumruğu
Devirdi meşeleri,
Ezdi altın salkımları bağlarda;
Toz etti topraktan aldığımız taneleri.
Sildi süpürdü her şeyi hainliğin eli,
Denizin yıkadığı, rüzgârın okşadığı.
Ne varsa değerli
Bırakıldı kirin pasın içine.
Satıldı neyimiz var, neyimiz yoksa.
Durgun bir ırmağın kıyısındayım;
Güneşin günbatımında çizdiği
Ateşten fundaların karşısında.
Kıvrım kıvrım sokuluyor ırmak denize,
Duygulu göğünde yurdumun
Yok olmadan tek parça bir gül...
Oturmuş karanlığı düşünürüm;
Sürüp giden maviliklerde,
Ekin tarlalarında, zeytin bahçelerinde,
Tuzgölü'nde, Vangölü'nde,
Kızılırmak'ta, Sakarya'da,
Düşünürüm sürüp giden karanlığı.
Düşünürüm Türkiye'mi,
Irmaktan göle,
Çalıdan güle,
Denizden tuza,
Kavundan karpuza pazara çıkarılan
Düşünürüm güzel ülkemi. |