Gülsüm on beşinde henüz
Köşe başında takılmalar
Alaz yalaz bir gece
Tenhalara sinmiş bekler godoşu
Satılan küçük bir çocuk
Yazık!
Pencereleri yalıyor karanlık
İsyanlar duvarlara vururken
O yapmacık sahte gülücükler
Rutubet kokulu bir otel odası
İğrençliklere sahne burası
Dizilmiş sırada zamparalar
Çirkin bir tablo onun halleri
Haykırıyor hoyrat
Sübyan yüzünde boyalar
Gülsümü anlatıyor manzaralar
Satılık körpe bedeni
Yerlere savrulmuş
Solmuş gülleri
Çocuk yüzünde masum bakışlar
Ürkek.. serçe, yana kaçışlar
Yarım kalmış, güzel oyunlar
"Elma dersem çık, armut dersem çıkma"
Kulaklarında hala duruyor o bağırışlar
Mazi olmuş hatıralar
Ellerinde kınası olmayacak onun hiç
Beyaz gelinliklere bakacak vitrinlerde
Akşam evinde kocasını beklemeyecek
Çocukları cıvıl cıvıl etrafında koşmayacak
Karaları bağlayacak hep
Ağlayacak!
Aynalara vuracak hıçkırıklar
Aynalar paramparça!
Hep acı, hep keder!
Bitmez isyanları
Bu mu ona kader!
Söyleyin hey insanlar
Gülsüm daha on beşinde
Sermaye olmuş
Gülsüme yazık,
Gülsümlere de. |