Sevgili okurlarım. Beni bağışlayın. Bu gün işlerimin yoğunluğu nedeniyle yazımı yazamadım. Gündemimde konuların birikmesi de cabası. Ancak sizlere 1991 yılında kaleme aldığım ve 1996 senesinde 1. baskısını yapan “dinamik” adlı şiir kitabımın da girizgahı olan şu makalemsi fıkramı sizinle paylaşmak istiyorum. Edebiyat alanındaki bu yazıma şimdi bir göz attım da, bu gün için de çok farklı şeyleri yazmam her halde. Bu satırları yazarken fakültenin 2. sınıfını yeni bitirmiştim. Yaklaşık olarak 17 yıl aradan sonra yazım sizlerle.

ŞİİR ÜZERİNE BİR DENEME
Şiir, fikirlerin sanat çerçevesinde ele alınması ve fikirlere yeni şekiller verilmesi, aynı zamanda fikirlerin estetik bakımdan güzelleşmesini, bunlara yeni biçim ve düzenler verilerek kalıcılığının sağlanması bir nevi fikirlerin insan topluluklarının kültür iklimine yerleşmesini sağlayan bir edebiyat türüdür. Aynı zamanda bir sanat unsuru, bir kaabiliyet meyvesidir. Yer yer bir olayı anlattığı veya duygusal ruhi temalara girdiği gibi aynı zamanda yeri gelir ki tarihi bir vesika halini alır. Gerektiğinde o bir orduyu coşturan, galeyana getiren vecheler alır, yeri gelir ki o (şiir) ilahi bir vasıta olur. Aşıkların pîrlerin ağzında yer eder. Şiir aynı zamanda manzum olması hasebiyle bilgilerin bellekte kolayca tutulmasına yardımcı olur.

ŞİİR VE NOKTALAMA
Buraya kadar şiiri, cümeleri, kelimeleri, harfleri nizamlı ve insicamlı bir şekilde ifade etme sanatı olarak arz etmiştik. Bu sadece bu meyanda görülmemelidir. Yani şiir sade bir harf tasnifi değildir. Zira, insanların yazı dilini kullanmalarında noktalama işaretleri vazgeçilmez önemli bir öge olmuştur. İşte biz burada noktalama işaretlerinin tümünü yeri geldikçe düzenleyerek tasnif ederek kelimeler arasında ustaca sıkıştırarak düşüncemizi anlatmanın kolaylığının bir kat daha arttığını, anlamın bir kat daha genişlediğini görüyoruz. Bu hem bizim için bir şifre, hem okuyucu için beyin cimnastiği ve yine okuyucunun muhakeme gücünü geliştiren bir yoldur. Haliyle bu aynı zamanda sanatı da geliştirir.
Noktalama işaretlerinin günümüze kadar şiirde özgürce, ustaca tasnif edilip kullanıldığının pek görülmediğini görürüz. Bu zamana kadar, şairler, şiir üstadları, belki de bunlara gerek duymadılar. Biz ise kafaları şişirmek, şiiri bir karmaşaya sokmak için değil de sanata birşeyler ilave etmek, edebiyata bir ölçüde katkıda bulunabilme gayreti içerisindeyiz. Şiirin aynı zamanda bir sanat olduğu varsayımından yola çıkarak bir armoninin oluşmasına gayret etmekteyiz. İşte tüm bu sebeplerle noktalamanın şiirde özgürce kullanılmasından yanayız.

ŞİİR VE İLHAM KAYNAĞI
Şiir yazmak için bir ilham gereklidir. Bu ilhamlar akla gelebilecek her türlü durumun hayatta tezahür etmesiyle yani yaşamımızda etrafımızda cereyan eden yeni, ani değişmeler şair için bir ilham kaynağıdır. Bu kaynaklar aşırı yorgunluk, bitkinlik hali, korkular, heyecanlar, nefret, şairi yakından ilgilendiren bir hadisenin ani cereyanı, sosyal çevredeki uyum, mükemmellik, tabii çevredeki güzellik aynı zamanda bir abeslik te bir ilham kaynağıdır. Olaylar şairin duyu organlarının önünde cereyan eder etmez bir ilham niteliği alır. Aslında şair ve olaylar arasındaki etkileşim karşılıklıdır. Yani hem şair çevreden etkilenir hem de olayları ve çevreyi etkiler.
Duygusal şiirler de genelde sessiz ve sakin yerlerde yazılır. Dahası sessiz ve sakin yerde yazılan şiirler başka konularda yazılsa da duygusal nitelik bu sebeple genelde şiire bulaşır. Ama bu haliyle şirin duygusallığı onun ayrı bir özelliğidir.
Gürültülü huzursuz bir ortamda yazılan şiirler genelde eleştirel, hicvî tenkit ve nefret dolu olurlar. Bu durumda şiirde bir sertlik kokmaktadır. Ama yine de (bana göre) şiir için en müsait saatler gece saatleridir. Bu uyumaya çalışırken uyuyamamak veya uyku ortasında görülen bir rüyadan şiddetle uyanma anında da yazılan şiirler o halin tercümesini veya söz konusu mesajı hemen hemen tam havasında ifade eder.
Tabiat şiirleri genelde tabiatın bağrında yazıldığı veya bu durumlarda daha verimli olduğu gibi, romantik ve duygusal şiirler de puslu ortamlarda yazıldığı zaman kendi tavını verir. Bütün bunlardan farklı olarak ta: Gerçek bir yazar, gerçek bir şair için ilham ortamı oluşmasına gerek yoktur. Zira o şair tüm ortamlara intibak eder. Adeta onun için şu koca kainat bir veriler ilhamlar buketidir. O tüm hadiselerden etkilenir ve onlardan mülevven tablolar çıkarır. Şairin ilhamı beklemesi belki normaldir. Çünkü ilham altında yazılan şiirler sıradan şiirler değildir. Ama yine de ilham bekleme şairliğin ilk evrelerinde görülür diyebiliriz.
Ayrıca şiir yazmak için, ciltlerce şiir kitabı okumak da bir çözüm değildir. Zira o bir düşünce gücüdür. Belki birkaç şiir kitabı usül bakımından incelenmesi gerekir. Ama şairin kendi düşüncesi, kendi kavrama gücü, kendi üslubu ve şekil anlayışı olduğundan, onlar düşüncelerini standartlaşmış şiir kalıplarına uyduracak yerde, onların düşünceleri ve ortaya koydukları tablolar, şiirin uslubunu ve şeklini ortaya koyar. Nitekim öyle olmuştur.

Şairin ruhu zaten bir hayat, hakikat, sevgi manzumesidir. Ben şiir yazmak için salt şiir kitabı okumak yerine genel olarak her alanda, her türde, her nitelikte kitap okumak yeğdir derim. İşte böyle olursa şairin düşünce ufku genişler. Çünkü, şiir geniş bir kelime belleğinden yumuşak, hoş, çarpıcı ve en zengin anlamlılarının adeta taşın gediğine koyuluşu gibi örülür.
Yani bu durumda şair hafızasındaki dağınık ve ifadesiz kelimeleri bir araya getirerek ondan renkli tablolar çıkarır. Aynı zamanda o, var olanlarla var olması, meydana getirilmesi çok güç olan gerçek fikirlerin mimarıdır. O fikirleri canlandırır, sevenlere gerçek sevgiyi görenlere gerçek ve güzel görmeyi, düşünenlere tam ve yolunda düşünmeyi gösterir. O ayrıca ferdin her türlü düşüncesini billurlaştırır.

Şiirdeki mısralar ayrı frekanstaki sesler gibi bir araya gelerek şiir orkestrasını oluşturur. Böylece şah kelimelerle şaheserler vücuda getirilir.

ŞİİRİN SANAT VE TOPLUM BOYUTU
İlkin sanatım toplum için olduğunu belirtelim. Çünkü şu küçük dünyada her şey biz insanlar içindir. Hatta sanatın her zerresinde bir mesaj olduğu veya olması gerektiği kanaatinde olduğumu söyleyebilirim.
Şiiri sadece duygusal anlatım aracı veya müzik sözleri olarak telakki etmek işin başında bir eksikliktir. Zira şiir edebiyatın sadece duygu boyutu değildir. Biz burada şiirin üçüncü değil belki dördüncü boyutunu müzakereye açıyoruz.
Bir kere sanat, insanın her türlü aracı kullanarak insanlarla etkileşim vasıtasıdır. Şiir de aynı zamanda bir sanatsa, onunla da her şeyin anlatılabilme yolu açıktır.
Pratik hayat gizli veya açık gerçeklerle doludur. Veya hayatın bir de pozitif boyutu vardır. Bir ileri adım daha atarak diyebilirim ki keşke matematik te ustaca şiir gibi verilebilse, ifade edilebilseydi. Keşke zihinlerde cimnastik yapan rakamlar ustaca mısralarda yerini alabilseydi.
O hayatı aydınlatan nurlu meş’ale;
Bir okul bir medrese,
Bir fıkra bir hikaye,
Belki bir tarih belki bir bilmece.
Neticede güzellik tılsımını ona içeriği, gizemlediği ulvi mesajları lutfeder. Harfler ve kelimeler o ruh çeşmesinden akmıyorsa neyi ifade edebilir ki? Ruhsuz bir şiir mısralar iskeletinden başka ne olabilir ki?

1991 İstanbul Fatih

Not:
Bu sitede yayınlanmakta olan yazılar https://www.yazarport.com, https://www.gunesgazetesi.net https://www.bilgiagi.net https://www.bilgievreni.com, https://www.siyasalforum.net https://www.gercekgazete.web.tr ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

 

Etiketler: ,